|
alesta83
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >DÜNYANIN EN ÜNLÜ ŞİİRİ Jorge Luis Borges> 29.Kas.2007 Per 19:48:30 | |
fiogf49gjkf0d
Dostoyevski...
11 Kasım 1821 de Moskova’da doğdu. Tam ismi Fiodor Mihayloviç Dostoyevski. Babası bir ordu cerrahı, annesi bir tüccarın kızıydı. Annesinin yardımıyla evde başladığı eğitimini özel bir okulda sürdürdü. Babası sert ve acımasızdı. Annesinin koruyucu tavırlarına sığınıyordu. Annesini 15 yaşında kaybetti. 1837 de girdiği Petersburg Askeri Mühendis Okulu’nu bitirdi. Öğrencilik yıllarını Rus ve Avrupa edebiyatının önde gelen yazarlarının eserlerini okuyarak geçirdi. Kısa bir süre askerlik yaptıktan sonra ayrılıp edebiyatla uğraşmaya başladı. Topraklarında çalışan köylüler tarafından öldürülen babasından az bir miraz kalmıştı. İlk romanı "İnsancıklar"ı 1846 da yazdı. 1954 te basılan bu roman ilk Rus toplumsal romanı sayılır. Bu eserin basılmasından sonra ünlendi. 1846 da yazdığı ikinci romanı "Öteki" yeterli ilgiyi görmedi. Ünü giderek kayboldu. 1951 tarihli "Ev Sahibesi", 1848 de yazdığı "Beyaz Geceler" ile "Yufka Yürekli" romanları da ilgi görmedi. 1849 da yazdığı "Netoçka Nezvanova" romanı da beklenen başarıyı getirmedi.
Politikayla ilgililenmeye başladı genç liberallere katıldı. Çar 1. Aleksandr ın güvenlik güçleri tarafından, "devleti yıkmaya çalıştığı" suçlamasıyla arkadaşlarıyla birlikte tutuklandı. İdama mahkum edildiler. Kendisinin kurşuna dizilmesi hazırlıklarını izlemek onda derin etkiler bıraktı. İdamdan son anda vazgeçildi, Sibirya’da 4 yıl ağır hapse ve 4 yıl askerlik yapmaya mahkum edildi. Sibirya daki cezaevi günlerinde birlikte yaşadığı mahkumları gözlemleyerek Rus halkını daha yakından tanıma fırsatı buldu. Ancak zor koşullar nedeniyle sara nöbetleri geçirmeye başladı. Bu rahatsızlığın etkileri de birçok eserine yansıdı. 1854 te cezaevinden çıkıp askerliğe başladı. Subaylığa kadar yükseldi. 1857 de dul bir kadınla evlendi. Bu evlilik maddi sorunlarını artırdı. Tekrar yazmaya karar verdi. Askerlik cezasının da bitmesi üzerine Petesburg a döndü. Yeni Çar 2. Aleksandr ı destekledi. Kardeşi Mihail ile birlikte "Vremya" adlı bir dergi çıkardı. Bu dergi ve dergide yayınlanan romanları yeniden tanınmasını ve eski ününü kazanmasını sağladı. 1862 de Fransa, İngiltere ve İtalya yı kapsayan bir yurtdışı gezisi yaptı. Aynı yıl dergi kapatıldı. Dostoyevski, Almanya nın Wiesbaden kentine gitti. Burada kumara başladı.
Rusya ya dönüşünde "Epoha" isminde yeni bir dergi çıkardı. 1864 te eşini ve kardeşi Mihail i kaybetti. Borca battı. Kurtulmak için Avrupa ya kaçtı. Wiesbaden de kumarda bütün parasını kaybetti. Yayıncısından borç alıp 1865 te Rusya ya döndü. 1867 de steno ile romanlarının yazımında kendisine yardım eden Anna Snitkina ile evlendi. Bir kere daha borca boğulduğu için yeni eşiyle yine yurt dışına çıktı. Yoksulluk ve para peşinde ülke ülke dolaştı. Ama romanlarını yazmayı da sürdürdü. Bir kere daha yayıncısının desteğiyle Petesburga a döndü. Tutucu bir haftalık dergi olan "Grajdanin"in başına geçti. 1 yıl sonra bıraktı. Bu dönemde eksi itibarını ve ününü tekrar kazandı. En büyük romanı "Karamozof Kardeşleri" yazmaya 1879 da başladı. 1880 de şair Aleksander Puşkin in ölüm töreninde konuşmayı o yaptı. Petersburg Bilim ve Sanat Akademisi nin edebiyat bölümüne seçildi. Yaşamının son döneminde Petersburg yakınlarında küçük bir kasaba olan Staraya Russa da yaşadı. 9 Şubat 1881 de burada yaşamını yitirdi. Günümüzde de en çok okunan yazarlar arasında yer alır. Eserlerinde iki dünya savaşı arasında yaşayan bir kuşağı rahatsız eden ahlaksal, dinsel, siyasal konuları etkileyi bir dil ve ustalıkla dile getirdi. Gözlemlerinin keskinliği, ayıntılara verdiği önem, karmakarışık yaşamından çıkardığı sağlam karakterleri ve roman kurgulamadaki ustalığıyla Avrupa da ve ülkesinde kendisinden sonra gelen hemen tüm yazarlar üzerinde etkili oldu. Batılı ülkelerin edebiyat ve düşün yaşamında önemli bir rol oynadı. Varoluşçuluk akımının temel kaynaklarından biri sayılır.
ESERLERİ:
ROMAN: İnsancıklar (1846) Öteki (1846, 1978) Ev Sahibesi (1951, 1970) Beyaz Geceler (1934, 1983) Bir Yufka Yürekli (1957, 1985) Netoçka Neznanova (1937, 1964) Stepançikovo Köyü (1948, 1973) Ölü Bir Evden Hatıralar (1946, 1969) Ezilenler (1957, 1982) Yeraltından Notlar (1973, 1985) Suç ve Ceza (1945, 1984) Kumarbaz (1941, 1986) Budala (1941, 1985) Ebedi Koca (1955, 1984) Ecinniler (1960, 1984) Delikanlı (1946, 1985) Karamozof Kardeşler (1940, 1984)
UZUN ÖYKÜ: Amcamın Rüyası (1868, 1973)
GÜNLÜK: Bir Yazarın Günlüğü (günük) 1975)
KONUŞMA: Batı Çıkmazı: Puşkin Üzerine Konuşma (1975) |
|
alesta83
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >GÜNE BAŞLARKEN...> 29.Kas.2007 Per 13:03:11 | |
fiogf49gjkf0d
İYİ GÜNLER
dünyanın çivisi çıkmış onu yerine kim çakacak iyi günler yaz hesabıma öderim canım çıksa da
bir kaç kötü günle şansımız dönmez ve de bitmez aşkımız iyi günler yaz hesabıma öderim canım çıksa da
azalan artmaz mı? yok olanlardan sor yüreğin yanmaz mı? kapalı gözlerle
dünyanın çivisi çıkmış, onu yerine kim çakacak? iyi günler yaz hesabıma öderim çivim çıksa da
iyi günlere engel olmayan kötü günleri fazla takmayan bir sevgili bul ki kendine, aşkın farkı yok hayattan
azalan artmaz mı? yok olanlardan sor yüreğin yanmaz mı? kapalı gözlerle
dünyanın çivisi çıkmış onu yerine kim çakacak? iyi günler yaz hesabıma öderim çivim çıksa da |
|
alesta83
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >alesta83 ün Sayfası...> 29.Kas.2007 Per 12:43:04 | |
fiogf49gjkf0d Bütün gücümü kullanarak mı susuyorum, sustuğum için mi düşüyor çenem, hangisi? .. Sen nereden bileceksin, sustuğum zamanlar daha çok konuştuğumu? Ve yorulduğunu boğazımın dilimin? .. Aslında, konuşuyor olandan çok, suskun olanın yanında şişiyor kafam; bütün düşünüyor ve konuşuyor olabileceklerini düşünmekten… Yorma beni. Seni yormamak için bir iki kelam edeyim dedim. Saklama yüzünü benden, biliyorum uykusuzluktan halkalandığını göz altlarının…
Bu aynalar hep gençlere eder iltifatını, sonra yavaş yavaş tükenir komplimanları… Aynalar kadar nankör gözler kimde var? Hiçbir zaman görmek bilmez yüreğindekini. Sen seni; aynalara değil bana sor. Yüreğimin gözlerine sor, biraz evvel sorduğun gibi… Biliyorum uykusuzluktan sarardı rengin.
Ben uykusuzken sen de vardın, bütün uykusuzluklarımda olduğun gibi. Sen uykusuzken; ben hiç uğramadım mı yüreğinin semtine? Senin kıvranışlarından hiç haberim olmadı mı? Ya ben çok kötüyüm, ya da? Ya da kötü aynalardan farkı yok gözlerimin! Bilmiyor musun yoksa? Hiçbir ayna sana benim gibi bakamaz. Sen bile bakamazsın yüreğim gibi…
Bütün gücümü kullanarak mı susuyorum, sustuğum için mi düşüyor çenem, hangisi? ..
Hangisi?
|
|
alesta83
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >DÜNYANIN EN ÜNLÜ ŞİİRİ Jorge Luis Borges> 28.Kas.2007 Çar 12:57:49 | |
fiogf49gjkf0d Açtığın başlık için teşekkürler jan kuzen..
Yazarlar ve şairlerimiz olarak devam ediyorum..
Halide Edip Adıvar
1882 de İstanbul’da doğdu. 9 Ocak 1964’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. 1901 de Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde mezun oldu. Öğretmenleri arasında Rıza Tevfik Bölükbaşı ile sonradan evlendiği ve ilk kocası olan Salih Zeki de vardı. İlk yazıları "Halide Salih" takma adıyla Tanin gazetesinde yayınlandı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. Gerek bu çalışmaları, gerekse müfettişliği sırasında İstanbul semtlerini dolaşması, ona çeşitli kesimlerden insanları tanıma fırsatını verdi. Gericilerin tepkisinden çekindiği için 31 Mart Olayı’nda çocuklarıyla birlikte Mısır’a gitti. Ayaklanmanın bastırılmasından sonra yurda döndü. 1909 dan sonra öğretmenlik, müfettişlik yaptı. Kadınların toplumsal yaşama katılması ve eğitilmesi için çalışan Teâli-i Nisvan Cemiyeti’ni kurdu. 1912’de kurulan Türk Ocağı’na katıldı. 1919 da Wilson Prensipleri Cemiyeti nin kurucuları arasında yer aldı. Aynı yıl İzmir in Yunan ordusu tarafından işgal edilmesini protesto için Sultanahmet Meydanı’nda düzenlenen mitingde yaptığı etkili konuşma büyük yankı uyandırdı. Hakkında soruşturma açılınca, 1917 de evlendiği ikinci eşi Adnan Adıvar birlikte Anadolu ya geçerek Kurtuluş Savaşı na katıldı. Çeşitli cepheleri dolaştı, Mehmetçiklere moral ve destek verdi. Kendisine önce onbaşı, sonra da üstçavuş rütbesi verildi.
Savaş sürerken Atatürk ile siyasi görüş ayrılığına düştü. 1917’de Adnan Adıvar ile birlikte yurtdışına çıktı. Fransa ve İngiltere’de yaşadı. Amerika’da Columbia Üniversitesi, Hindistan’da Delhi İslam Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi olarak dersler verdi. 1939’da Türkiye’ye döndü. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Filolojisi Kürsüsü Başkanı oldu. 1950’de milletvekili seçildi. 4 yıl sonra tekrar üniversiteye döndü. Ölümüne kadar kürsü başkanlığı görevini sürdürdü. 1910 da yayınlanan ilk romanı "Seviye Talip" ile 1911 de yayınlanan ilk öykü kitabı "Harap Mabetler" edebiyat çevrelerinde ilgiyle karşılandı. Romanlarının kadınları, Batılı bir anlayışla idealize edilmiş, güçlü ve kültürlü kadınlardı. Kahramanlarının kişiliklerine, ruh yapılarına ve davranışlarına önem vererek bu özelliğiyle Türk romanında yeni bir adım attı. Kurtuluş Savaşı döneminde ulusçu, milli duyguları öne çıkaran roman ve öyküler kaleme aldı. "Yeni Turan", ""Ateşten Gömlek" ve "Vurun Kahpeye" bu dönemin eserleridir. En tanınmış romanı "Sinekli Bakkal" yazarlığında olgunluk dönemini gösterir. Bu romanda Sinekli Bakkal mahallesinde yaşayan insanlar, aydınlar ve saray çevresi gibi 2 nci Abdülhamit döneminin farklı toplum kesimleri canlandırılır. Bu romanın yazıldığı yıllarda Türkiye bağımsız ve Batı yanlısı bir ülke olmayı tercih etmişti. Bir yandan da Tanzimattan beri süren Batı-Doğu çatışmasından kurtulamamıştı. Halide Edip, "Sinekli Bakkal"da Doğu nun değerlerini bulup çıkarmak, Batı nın karşısına koymak amacındadır. Roman "roman yanıyla zayıf olmakla" eleştirildi. Halide Edip in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.
ESERLERİ
ROMAN: Heyula (1908) Raik’in Annesi (1909) Seviye Talip (1910) Handan (1912) Yeni Turan (1912) Son Eseri (1913) Mev’ud Hüküm (1918) Ateşten Gömlek (1923) Vurun Kahpeye (1923) Kalp Ağrısı (1924) Zeyno’nun Oğlu (1928) Sinekli Bakkal (1936) Yolpalas Cinayeti (1937) Tatarcık (1939) Sonsuz Panayır (1946) Döner Ayna (1954) Akile Hanım Sokağı (1958) Kerim Ustanın Oğlu (1958) Sevda Sokağı Komedyası (1959) Çaresaz (1961) Hayat Parçaları (1963)
ÖYKÜ: İzmir’den Bursa’ya (Yakup Kadri, Falih Rıfkı ve Mehmet Asım Us ile birlikte, 1922) Harap Mabetler (1911) Dağa Çıkan Kurt (1922)
OYUN: Kenan Çobanları (1916) Maske ve Ruh (1945)
ANI: Türkün Ateşle İmtihanı (1962) Mor Salkımlı Ev (1963)
|
|
alesta83
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >GÜNE BAŞLARKEN...> 28.Kas.2007 Çar 12:45:39 | |
fiogf49gjkf0d |
|
alesta83
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Fıkralar >Fıkra...)> 28.Kas.2007 Çar 12:39:23 | |
fiogf49gjkf0d Oldukça seçkin görünüşlü bir bayan uçakla İsviçreden dönmekteydi.
Yanında oturmakta olan rahibe "Özür dilerim peder, sizden bir iyilik
isteyebilir miyim?" diye sordu. Rahip "Elbette kızım, senin için ne
yapabilirim?" diye cevapladı.
Kadın açıkladı: "İşte problemim; kendime yeni bir epilasyon aleti
aldım ve buna oldukça yüklü bir para saydım. Sanırım limitlerin
oldukça üzerine çıktı ve gümrükte elimden alırlar diye korkuyorum.
Acaba gümrükten geçişte bunu cübbenizin altına saklayabilir misiniz?"
Rahip "Tabi ki yapabilirim evladım ama biliyorsunuz ki ben yalan
söyleyemem." diye yanıtladı
Kadın "Çok temiz ve dürüst bir yüz ifadeniz var peder, eminim ki
size soru filan sormazlar" dedi ve pahalı epilasyon aletini pedere verdi.
Uçak havaalanına vardı. Peder gümrükten geçeceği sırada görevli
"Peder, bildireceğiniz herhangi bir yükünüz var mı?" diye sordu.
Bunun üzerine Peder
"Başımdan kuşağıma kadarki bölümde açıklayacağım herhangi birşey
yok, evladım" dedi
Bu yanıtı garip bulan görevli "Peki kuşağınızın altında kalan
bölümde neyiniz var?" diye sordu.
Peder yanıtladı:
"Kadınların kullanımı için dizayn edilmiş mükemmel, küçük bir alet
var, ancak şimdiye kadar hiç kullanılmadı!!"
Görevli kahkahadan kırılarak:
"Tamam peder geçebilirsin, sıradaki!.." |
|
alesta83
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >alesta83 ün Sayfası...> 27.Kas.2007 Sal 20:45:47 | |
fiogf49gjkf0d
|
|
alesta83
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >**SADECE NEŞELİ İNSANLARA ÖZELDİR GÜLÜNÜZ EĞLENİNİZ**> 27.Kas.2007 Sal 20:42:59 | |
fiogf49gjkf0d |
|
alesta83
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >alesta83 ün Sayfası...> 27.Kas.2007 Sal 12:52:00 | |
fiogf49gjkf0d
şimdi kimsesiz bir sabaha günaydın diyorum sensizlik canımı acıtıyor çayın tadı yok artık sigaram keyif vermiyor sol yanım sana vurgun aklım hayır diyor... bakışlarına yakalandığımda yüzümü çeviriyorsam bunun bir sebebi var ve oturup yanına saatlerce susuyorsam bil ki boşluktayım bari sen sus! sus ne olur... ve bana öyle bakma yar... ben buraya uzaktan geldim _________________________________________________________________________ Aşkın ölümcül bir yüzü daha varmış Seninle gördüm. Okyanusta dolaşan menzilsiz gemi gibi Asi fırtınalarda kayboluyorken, Sessiz yıldırımlar gibi düştün geceme. Güneşin batıdan doğuşu bir aşk Can çekişiyordu gecenin koynunda. Başı sonu belirsiz karmaşık öykü, Yazılamıyordu bir türlü. Ruhlardan kopan parçalar Rüyalara dadanıyordu arsızca.. En derin duygular tarumardı. Görmezden gelmelerin Hele o suskunluğun ve gece, Ayaz ve puslu gece Aşkın ölümcül yüzüydü.. Yiğitler yiğidi bir kalp, Tüm hüzünlerini yüklenmiş Bir türlü olamayan sabaha inat Küskünlüğünden nice sonra Uzanıp en olmadık zamanda En olmadık dokunuşu verdi. Yüzleşiyorken aşkla İşte tam o an,yalnızlığımın orta yerinde Sitemlerle öptün gecemi.. |
|
alesta83
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >GÜNE BAŞLARKEN...> 27.Kas.2007 Sal 12:26:19 | |
fiogf49gjkf0d
Günaydın
günaydın sardunyalarım günaydın menekşelerim günaydın terastaki martılar günaydın her gün yürüdüğüm sokaklar günaydın denizdeki dalgalar günaydın bahçemdeki kedicik günaydın yem verdiğim kuşlar bu gün dağıldı içimdeki tüm korkular dışarıda yağmurda olsa soğuk ışlese de iliklerime kadar benim yüreğimi ısıtıyor yaşanan mutluluklar sararıp dökülmüş olsa da ağaçlarda ki yapraklar içimde yeniden açılıyor tüm çiçekler papatyalar kışta olsa yağsa da karlar buz tutsa her yer benim dünyama yeniden geldi bahar günaydın sevdam günaydın yeniden doğan güneşim günaydın içimi ısıtan ışıklar | |
|