ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
LeCoultre> Forum Mesajları | | LeCoultre'e ait Toplam 686 Forum Mesajı var
|
|
LeCoultre
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Hasretler Ayrılıkla Başlar....> 12.Ara.2008 Cum 15:40:34 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d | |
LeCoultre
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Hasretler Ayrılıkla Başlar....> 12.Ara.2008 Cum 15:39:00 | | fiogf49gjkf0d | |
LeCoultre
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Hasretler Ayrılıkla Başlar....> 12.Ara.2008 Cum 15:35:30 | | fiogf49gjkf0d
Değil mi ki, bir aşk yarası taşımayan yürek, ya deliye aittir, ya ölüye.. .
"Aşk yolu, ehl i hevâya kapalıdır. Bu yol ancak ciğeri yanık sâdıklara açıktır."
Unutma ki Hak, hidâyetini ancak kendisine muhabbet edene verir! .."
Aşk hâline, arzularını azaltıp, şükrünü artırarak erişebilirsin."
Sevgili!...Kapına geldik; aşkı öğret bize; ve aşkını ver yüreklerimize...
Bir yağmur sonrasında; AŞK ımı O na duyurmaya geldim... Açtım gönlümü duaya,yöneldim beni yaradana; Bekledim yağmur sonrasını Dinledim rahmetin o büsbütün temaşasını...
AŞK TIR Kİ GERİSİ VESAİREDİR................... | |
LeCoultre
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Hasretler Ayrılıkla Başlar....> 12.Ara.2008 Cum 15:33:46 | | fiogf49gjkf0d
Şaşıyorum..;
Aşk koymuşlar adını,zehirli bir bal karşındakine bağlanmak oysa.. Kutsal saymışlar aşk bu diye bulmuşlar bahaneyi..! Yağmur damlaları,gün batımı hepsi o aşklara mekan olmuş, Öyle bir değişime uğramış ki;mecazi olan o aşk,olmazsa olmaz olmuş..
| |
LeCoultre
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Hasretler Ayrılıkla Başlar....> 12.Ara.2008 Cum 15:32:14 | | fiogf49gjkf0d
“Neyi arıyorsan sen, O’sundur” der Mevlana.. Zulmün peşindeysen zalimsin, aşkı arıyorsan aşık.... Elinden tuttuğumuz her sevgili, bizi sürükleyip, kendi iç dünyamızın derinliklerinde bir keşif gezisine çıkarır. Her ilişki, benliğimizde bir kazıdır aslında, her sevda ruhumuzun bir başka yüzü... Her aşkta kendimizi ararız, o yüzden bulduklarımız benzerimizdir. Resimlerini yan yana koyun sevdiklerinizin ve dikkatle bakın yüzlerine, onların suretlerinden kendi yüzünüz bakacaktır size... Aşk denilen kaleydoskobun buzlu camına gözünüzü dayadığınızda, binbir cam rengarenk ışıklar saçarak döndüğünde, her seferinde bambaşka şekiller ördüğünü görürsünüz. Her camda, farklı bir renginiz vardır; her şekilde sizden bir parça... Aşklarınız hülasanızdır. Sevdiginiz her adam, beğendiğiniz her kadın farklı ruh hallerinizi ele verir; arada bir çevirdiniz mi kaleydoskobu, cam paralar yer değiştirip yeni şekiller alır; hepsi siz... Sevgilinizin gözlerindeki dolunay, sizdeki ışığın yansımasıdır aslında; dilindeki sizin ilhamınız, tenindeki sizin yansımanızdır. Yoksa halâ bir sevdiğiniz, o henüz kendinizi bulamadığınızdandır... Aşk, narsizmdir. Sevda, çevrildikçe içinizin farklı ışıklarını yakan eğlenceli bir kaleydoskop gibi başımızı döndürüyor. Ve biz, hep baharı takip ederek dünyayı gezen bir gezgin gibi içimizdeki eski baharları arıyoruz. Narcissusu’u bilirsiniz; Öyle heybetli ve güzelmiş ki, bakmaya dayanazmazmış kendine... Gün boyu ayna karşısına geçip kara gözlerini, incecik burnunu, dar kalçalarını, kıvırcık saçlarını seyredermiş hayran hayran... Bir gün ırmak kenarında gezinirken, sudaki yansımasına ilişmiş gözü. Uzanıp, iyice bakmak istemiş. Tam gördüğünde kendisini, dengesini kaybedip düşüvermiş ırmağa, kapılıp gitmiş suya... Yeryüzünün en güzel insanının öldüğünü duyan Tanrı, unutulmaması için O’nu her bahar açan gözel kokulu bir çiçeğe dönüştürmüş, Narcissus, nergis olmuş. Kıssadan hisse, benden size tavsiye, taze bir nergis verin bugün sevgilinize... Sonra da, nerede baharsa mevsim, rotasını oraya çevirip içinizdeki eski baharlara koşan bir gezgin gibi “Bahar getirdim sana” deyin. Baharın elinizde olduğunu unutmadan.. Gözlerindeki ırmağa baktığınızda kendinizi göreceksiniz; dikkat edin de hayran olup düşmeyin... Düşüp bahar kokulu bir çiçeğe dönüşmeyin... Can DÜNDAR | | |
LeCoultre
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Hasretler Ayrılıkla Başlar....> 12.Ara.2008 Cum 15:30:55 | | fiogf49gjkf0d
Ve sen gidiyorsun Yaşananları yok sayarak Cami kapısına piç bırakırcasına Ardına bile bakmadan gidiyorsun
Ve sen gidiyorsun Dünümüzü silerek Bugünümüzü kırıp dökerek Yarınımızı yok ederek gidiyorsun
Ve sen gidiyorsun Sensiz olamayacağımı Yanımdayken bile seni özlediğimi Saçının bir teline dahi kıyamadığımı Bile bile gidiyorsun Ben şimdi kimin gözlerinde öleceğim Ben şimdi kimin dizlerine yatıp Kimin ellerini tutacağım Kabuslar gördüğüm Karabasanlarla sarmaş dolaş olduğum Sehpalı hazan düşlerimde Kimi uyandırıp Kimin omuzlarında ağlayacağım Senden başka kimsenin yanında Ağlayamayacağımı Bile bile gidiyorsun Ve sen gidiyorsun Kafamı duvarlara vura vura Hücre hücre parçalasam İşkencecilerin yapamadığını Yapsam kendime Kendimi içten içe yesem bitirsem Yok etsem bile Kapının önüne çıkınca gönlüm olsada yıkık Yine alnım ak yine başım dik olacağımı Sanki sen hiç gitmemişsin Sanki Hiç bir şey olmamış gibi davranacağımı Bile bile gidiyorsun
Ve sen gidiyorsun Sensizlikten çıldırsam Ecelim olacağını bilsem de Sana gitme demeyeceğimi Sana yalvarmayacağımı Bile bile gidiyorsun
Velhasılı kelâm sevdiğim Uğruna ömrümü verdiğim Uğruna Gecelerimi çarmıha gerdiğim Sensiz yapamayacağımı Sensiz yaşayamayacağımı Bile bile gidiyorsun
Ve sen gidiyorsun Git... Beni hayallerimle Beni terkedilmişliğimle Beni sensizlikle başbaşa bırakarak git Git artık git
Ve sen gittin Ve ben sensiz yokum Ben sensiz bitmişim Ben sensiz bir hiçim artık Ama giderken Bir şey unutmadın mı gülüm Sen Sen varya sen Sen artık Bensiz Hiç bile değilsin
Ahmet Yılmaz | | |
LeCoultre
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Hasretler Ayrılıkla Başlar....> 12.Ara.2008 Cum 15:28:27 | | fiogf49gjkf0d
Usulca sokulur derviş, gülün dibine… Susmak güzeldir. Uzanır yalnız elleri pınara… Susmak güzeldir. Dokunur bakışları sıdk ile -ezelî- bakışlarına… Susmak güzeldir. Kirpiklerinde süzülür gün ışığı rengârenk… Susmak güzeldir. Gözyaşı yükselir, pırıl pırıl aydınlanır gözleri acının… Susmak güzeldir. Öfkeyle kıvrılan dudaklarına bir bûse kondurur rüzgâr… Susmak güzeldir. Kervânlar, arabalar, trenler, uçaklar, bir şeyler alır götürür sevgiliyi; elleri asil, başı dimdik, ama yürek alev alev, bir kibrit çöpü gibi kıvrılır… Susmak güzeldir.
Nurlar iner her bereketli toprağa… Vahiy nasıl sularsa gönlü, ilhamlar öylece yeşertir insanın bilge yanını. Artık az önceki, bir önceki insan değildir, ama idrak edemez bunu… “Mal bulmuş mağribi…” Anlaşılmamak bir şeydir yine de; yanlış anlaşılmak ise iyi bir cezâdır emâneti heder edene… Susmak güzeldir.
Gayb bahçelerinden kokular getirir bazen nesîm-i seher, bâd-ı sabâ… Rüyalara girer altın taçlı sultanlar. Bazen kapı açılır, Hızır girer içeri… Her aşk paylaşılmak için sabırsızlanır. Paylaşılınca tükenir bereketi… Ucub ve kibir, riyâ ve varlık hissi sızar pencerelerden… Susmak güzeldir. Yahya Kemal bir prototip çizer. “Şarkın velî çehresi” diye anlatıp durduğu zâtı, câmi kürsüsünde görür bir gün… Hevesle kulak kabartır. Bozulur büyü… Susmak güzeldir. Nice câzip duruşların, konuşma başlayınca dökülüverir yaldızları… İmaj ve asıl arasındaki dev aynasıdır mükâleme… Susmak güzeldir. Öfkeyle üzerimize salınan kelimelere karşılık, hangi kelimeyi cepheye sürersen sür yenilecektir iz’an, kabaracaktır öfke… Susmak güzeldir.
Tesellî, birinin acısına söz ile ortak olmakmış Arapça’da; bir anlamı yokmuş acıyla kavrulan bir yürek için… Müvâsât imiş, o anda acısını dindirecek olan her neyse onu sunabilmek, onunla çare olabilmek, devâ bulmak… Bunun için, “Yâ Vâsî”, “Yâ Müvâsî” kıymetli yakarışlardır mavinin koyuya çaldığı anlarda… İnsanlar çok ilginç; acı çektiğinizi görürlerse anlamlı-anlamsız pek çok sözle teselliye kalkışırlar, acınızı içine gömüp ALLAH için susarsanız, canınızı acıtmak, illâ ki bir feryat duymak için kanırtırlar bağrınızdaki hançeri… Susmak güzeldir.
Susmak güzel. Susmak hayırlı. Susmak dostluk alâmeti, yakınlık ve tanıdıklık işâreti… Yabancıya hâl anlatma sıkleti yok dostların yanında, dost hâlden anlar, dostların yanında rahatça susulur. Sâmi Efendi Hazretleri benim dünyama “susmak sohbetleri” ile girmiştir. Hani o, hâl lisânıyla bazı dostlarına: “-Haydi bir saat susmak sohbeti yapalım.” dermiş de başlarını kalplerine eğip bir saat sükût ederlermiş. Susmak güzeldir. Yanında susabildiğim dostlara şükür! Yanımda susan dostlara şükür!.. Rahmân’ın sözü sözüne değmiş, Kelîmullah olmuş, Mûsâ -Aleyhisselâm-… Deniz ikiye ayrılmış işaret edince… O müthiş mûcizenin vecdi içinde konuşunca karşı yakada, biri: “-Ne güzel konuştun!..” deyivermiş. Susmak güzeldir. Sözden açılmış ilm-i ledün yolculuğunun kapısı: “-Güzel konuştun ya, güzel susmayı da öğren Kelîm’im!” Gemiye binerler, gemi delinir. Çocuk öldürülür. Duvar tamir edilir. Üç tuhaf hadise üç hırçın soru… “-Sen benimle olmaya sabredemezsin mîrim!” Susmak güzeldir… Derler ki, Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî Hazretleri, Hızır makamında, sormamayı başardığı için hâlâ sürmekteymiş yolculukları… Zaman ve mekânın ötesinde, Allâh’ın ilminde… Susmak güzeldir… Zekeriyyâ peygambere -aleyhisselâm-, bir evlâdın anne-baba için en makbul iki sıfatı ile, “cebbâr ve anîd olmamakla muttasıf” Yahya -aleyhisselâm-’ın müjdesi verildiğinde, üç gün “susmak orucu” emredilmişti. Cebr ve inada karşı susmak… Susmak güzeldir.
Îsâ -aleyhisselâm- Allâh’ın “kelimesi” idi. Doğduğunda Meryem vâlidemize de üç gün “susmak orucu” emredilmişti. Ağır ithamlara karşı kundaktaki bebeği işaret ediyordu. Anne susuyordu, İsâ’sı konuşuyordu. Susmak güzeldir… Peygamber Efendimiz -Sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile Hazret-i Ebûbekir -Radıyallâhu anh- birlikte iken bir adamın hakâretlerine mâruz kalırlar. Peygamber Efendimiz susar. Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhu anh- bir susar, iki susar, üçüncüde dayanamaz cevap verir adama!.. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yüzü değişmiş bir hâlde oradan uzaklaşır. Sıddîk-ı Ekber koşar peşinden, bin telaş! “-Biz susarken bir melek o adama aynen cevap veriyordu. Ama sen konuşunca melek sustu.” Susmak güzeldir… “Kur’ân okunurken susun ki merhamet olunasınız!..” buyuruyor Cenâb-ı Hak. Kelime “ensitû”; susmanın en uysal, en kaliteli hâli… Susmakla merhamet arasındaki en güzel köprü Kur’ân sesi. Susmak güzeldir. Su gibi dingin ve usulca… Su gibi lâtif ve azîz… Susmak güzeldir. Sessizce gelip oturur derviş, eşiğe. Yüzü tâzîmle yönelir göğe… Sükût kıvrım kıvrım yükselir dergâh-ı hâcâta… Sevda söze dökülünce perişan… Muhabbet arz olununca yalın… Aşk ilan edilince arsız… Susmak güzel… Yunus Emre başı eşikte… Üveys, Karen’de bir vahada… Hz. Ebûbekir bi’sette, Miraç dönüşünde… Hz. Îsâ, son akşam yemeğinde… Hz. Zekeriyyâ, ağacın içinde… Hz. Ömer b. Hattab diriliş seferinde… Leyla çadırda… Hz. Âişe bekleyişte… Ve bütün “susmak güzellikleri”, şükür size!..
Uysal bir denize dönük yüzümüz, kapattığımız gözlerimizle… Fonda Itrî’nin segâh yürük semâisi… Susmak güzeldir.
alıntıdır | |
LeCoultre
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Hasretler Ayrılıkla Başlar....> 12.Ara.2008 Cum 15:26:45 | | fiogf49gjkf0d
"Hüzün vakurdur, onurlu ve dürüst…
Biraz mum ışığıdır hüzün, biraz akşam alacasıdır. Biraz gazete satan çocuk elleri, biraz bebek ağlamasıdır.
Tüy gibidir hüzün. Hafif ve yumuşak, canlı ve ölü... Hayattan ve ölüme dair…
Hüzün, sâdıktır.
Hüzün deyince hüzünler kulübesi akla gelmez mi? Yakup Peygamber gönle düşmez mi? “Bana düşen sabr-ı cemildir.” diyen, ağlamaktan gözlerine gece inen baba… Demek ağlamanın bu türlüsü sabra mâni değil… Sabrın bu türlüsüne de «hüzün» diyelim biz…
“And olsun ki, sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. Sabredenleri müjdele! O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz, derler. İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.” 9
Ve Vahşî’nin hüznü… Kolay mıdır “Gözüme görünme!..” sözüne muhatap olmak, kolay mı herkes göz göze, diz dize oturabilirken; ancak sütunların, duvarların gerisinden bakabilmek... Ne derdini açabilir ne sevincini paylaşabilir; hep kamufle, hep perde, hep aracı… Ama o kâmil bir hüzünle taşıyor Hamza’yı vuran mızrağı, bir gün yalancı peygamberi vurduğunda gülüyor hüznün bu an acınılası mülkü…
Hüzün, Allah Rasûlü’nün dostudur, takdim ederim. “Hüzün dostumdur.” buyurmuş hüzün Peygamberi -sallallahu aleyhi ve sellem-, ömrü hüzünden sağılmış yetim... Hira, hicret, İbrahim, Tâif, Uhud, ifk, ne yana baksa hüzün… Hüzne, bu hüzün yeter. “Ey yar, sen gittin bir hüzün kaldı bana
Beni benden geçiren bir sözün kaldı bana” “Kızım,” demiş kızının kulağına: “Üzülme, baban bundan sonra hiç acı çekmeyecek.” * * *
“Yüreğim parça parça efendim
Yüreğim parça parça...
Yürür üstüme acılar, efendim, yürür üstüme üstüme...
Asırlar hasretinde, efendim, duâlar dilimizde
Sabır yüreğimizde efendim,
Sabır yüreğimizde…”
* * *
Hüzün, güzeldir.....
------------------------------ (alıntıdır) | |
LeCoultre
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Hasretler Ayrılıkla Başlar....> 12.Ara.2008 Cum 15:20:16 | | fiogf49gjkf0d Resimlerim çıkmamış:@ | |
LeCoultre
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity nedir ne değildir? >CHAT CITY DE DOLANAN ÜNLÜLER...> 12.Ara.2008 Cum 01:53:46 | | fiogf49gjkf0d Pohahahaha muratım foruma tat verdin hocam ahahahaha | |
| |