Nisan, sol tarafına baktığında Handan`ın camdan dışarı dalıp gittiğini gördü. Sıra dışı bir şeyler olduğu belliydi. Nisan, yol boyunca keyfini yerine getiririm diye düşünse de, daha sonra Tekin ile bunun daha kolay olacağını, O`nu görünce en azından zihnindeki düşüncelerden biraz uzaklaşacağını düşündü. Bir yandan, biz en son ne zaman doyasıya eğlendik, güzel vakit geçirdik; bu ruh halindeki geçiş ne zaman oldu, acaba ben mi fark edemedim diye düşünürken, o`da yol boyunca Handan`ı izledi. Varmalarına az kalmıştı ki, Nisan telefonu eline aldı ve Tekin`in numarasını çevirdi. Tekin, telefonu açar açmaz, geldiniz mi? diye sordu. Nisan, neredeyse... ama ufak bir değişiklikle; biz Handan’la önce yemek yiyelim diye düşündük. Handan duyunca bir anda döndü ve Nisan’la göz göze geldiler, Handan onaylar şekilde gözlerini kısarak tekrar dışarıya bakmaya devam etti. Nisan, arkadaşını bu kadar derinden etkileyen bir durum varken, lafını ağzına tıkarak eğlenmeye götürmekle kendini, sanki sıkıntısına kayıtsız kalmış gibi hissetti. Handan` ı hayatında ilk kez böyle gördüğü için, o an krizi yönetmek adına böyle bir tepki vermiş olsa da; yoldaki süreçte, gerçek anlamda arkadaşının yanında olmanın bu olduğunu düşünmüştü. Tekin telefonun diğer tarafında; evet, yemek yiyeceğiz zaten burada dedi. Aaa... sen bilmiyor musun? Handan gürültülü yerde yemek yiyemez diye bir cevap geldi telefonun diğer ucundan. Tekin bu sözden, özel bir durum olduğunu anlayıp, peki o zaman bizim her zamanki restoranda buluşalım, duruma göre tekrar buraya geçeriz dedi. Nisan telefonu kapatırken Handan dışarıya bakmaya devam etse de, derin bakışlarının yerine, daha tebessümlü bir bakış geldi. Restorandan içeri girdiklerinde Nisan elini fazla kaldırmadan lavaboların olduğu bölümü işaret etti. İçeri girdiklerinde Handan’ın apar topar toplandığı belli olan saçını düzenleyip, yüzünü avuçlarının arasına alarak gözlerinin içine baktı. Gayet iyisin, hadi bakalım dedi. Ellerini yıkayıp çıktıklarında Tekin hazır bir masada oturuyordu. Handan ve Nisan o yöne yürürken o da yerinden kalktı ve onlara doğru yaklaştı. Nisan: Sen ne ara... derken; Tekin, baktım siz çok acıkmışsınız, kapatır kapatmaz arayıp siparişleri verdim ben dedi. Eğer başka bir sürpriziniz yoksa, siparişleri ben her zamanki gibi verdim dedi bir yandan tebessüm ederek. Handan`ın iskender kebap sevmesinden, Nisan`ın Beyti sevmesinden, kimin nerede oturacağı belli oluyordu. Tabakların yerlerine göre Nisan ve Tekin karşılıklı olarak masanın dış tarafında, Handan ise Nisan`ın yanında, cam kenarına denk gelmişti. Tekin, kendine de her zamanki gibi kaşarlı-kuşbaşılı pide söylemişti. Masaya otururken, anlatın bakalım, yine neler çeviriyorsunuz? derken gülüştüler. Nisan: aslında bugün Handan`la daha erken buluşacaktık fakat Handan uyuyakalınca evine gitmek zorunda kaldım dedi. Tekin kaşlarını kaldırdı ve şaşkınlık ifadesi ile birlikte Handana doğru döndüler. Handan çoktan yemeye başlamıştı bile. gözleriyle yavaşça sağına doğru baktı ve siz devam edin anlamında elini sallayınca tekrar gülüşmeye başladılar. Handan bir yandan gülerken, bir yandan da ağzını kapatıp ağzındakini yutma çabasındaydı. Canı sıkkın olduğu zamanlarda iskender yiyen biri olarak, elbette bu yemek olayından daha iyi bir fikir olamazdı. Keyfi bir süreliğine yerine gelmişti. Gülüşmeler azalırken, Handan`ın konuşmasına tek mani ağzındaki lokmaymış gibi bir anda yutarak "ben ispanyaya gidiyorum" dedi. Tekin, ikisinin gözleri arasında gidip gelerek, benim bilmediğim bir şey mi var? Dedi. Nisan: Tekin, aslında bunun için buraya geldik. Handan`ın bir şeylerden dolayı kafası karışık ve yardımımıza ihtiyacı var. Bana bazı tesadüflerden bahsetti ve sanıyorum devamı da var dedi. Handan bu sırada çantasından yazmayı çıkardı ve tekine uzattı. Tekin; bu, bu... Senin meşhur Anser değil mi? Sen böyle şeylerle uğraşıyor muydun? Durgun bir ses tonuyla, Ananemin dedi Handan. Üzerimde bir yandan suçluluk duygusu var ama bir yandan da şu iki gün hayatımın dönüm noktası gibi adeta. Bilmediğim o kadar çok şey öğrendim ki bu süreçte, rastlantıların ve bileşiklerinin hayreti içerisinde gidip geliyorum dedi. Tekin, meraklı bakışlar içerisinde Handan’ın sözlerini zihninde doğru yerlere oturtmaya çalışırken; bu suçluluk duygusu da ihmal ettiğin düşüncesinden mi geliyor? diye sordu. Hayır... dedi Handan. Bu işleme ananeme ait. Ve evet, bu hakkında konuştuğumuz Anser.. Burada ne işi olduğunu ben de bilmiyordum, taa ki düne kadar. Telefonla Anneme sordum ama onun da bu konu hakkında bir bilgisi yoktu. Bu cevabı ancak ananemin yadigar sandığını açarak bulabileceğimi umuyordum. Üzerine çok titrediği sandığı olduğu gibi saklamak isterdim elbette ama artık bu hatıraları değerli yapan şey zaten bizim varlığımız diye düşündüm Dedi. Bu esnada herkes yemekleri unutmuş Handan’ı seyrediyor, O’ da bir yandan dalgın bakışlar içerisinde anlatırken, parmak uçlarıyla tuttuğu çatalıyla yemeğini kurcalıyordu. Çatalı birden bıraktı ve dönerek “ sizinle bir şey paylaşacağım ama aramızda kalsın” dedi. İkisi de, peşinden gelecek şeyi beklerken gözlerini kırpmamacasına odaklandı ve Tekin, başka ne olabilir ki anlamında başını hafifçe sağ tarafa yatırdı. Nisan’da söyle hadi, Bizi meraktan çatlatma dedi. Handan, Nisan’ın gözlerine bakarak Anser var ya, antik bir tarağın üzerine işlenmiş halini ananemin sandığında buldum dedi. Nisan kendini geriye çekerek, ne! Ne işi var orada? Dedi. Tekin de, bu anlattığın bir rüya falan değil dimi diye doğrulmak istedi. Handan dönerek, bu halım size ne olduğunu düşündürüyorsa o... diye cevap verdi. Birkaç saniye herkes sessiz kaldı. Sandıktan bir sürü mektup çıktı. dedem, anladığım kadarıyla anser den başka bir isimle bahsediyor. büyük dedemin araştırmasını tamamlamaktan, bunun için çok uğraştığından bahsediyor. Hatta bu konuda hiyeroglif çevirileri olduğundan, ama onları bulmak için arkadaşına ulaşmadığından bahsetmiş. Böylelikle Ananemin de bu alanı seçtiğimde neden hem gönülsüz, hem de duygulu olduğunu daha iyi anladım dedi. Gözleri birden yukarı kaydı Handan’ın. Şef garson, konuşmanın arasında gelmiş, isteklerini sormak için cümlesinin bitmesini beklerken Handan’ın anlattıklarına kapılmış vaziyette duruyordu. Bir anda üçünün birden yüzüne baktığını görünce silkelenip, Şeyy... E-efendim bir isteğiniz var mı diye soracaktım, bölmek istemedim dedi. Tekin hayır anlamında elini kaldırınca, kafasıyla onaylayıp uzaklaştı. Tekrar Handan’a odaklandılar. Mektuplardan biri beş sene önce gelmiş. Büyük dedemin orada kalan arkadaşının çocukları, o‘nun adına yazmışlar. Arkadaşının çok yaşlandığından ve ölmeden emaneti teslim etmek istediğinden bahsetmişler... |