Önce hikayeni, sonra şanlı tarihini okudum Sonra türkülerini dinleyip, şiirlerini okudum Daha sonra kendini görüp, ta içine sokuldum Gözlerimle görüp, ellerimle bizzat dokundum
Seni hakkıyla anlatamam diye yıllarca kaçındım Fakat bu kadar da ekmeğini yiyip, suyunu içtim Vefasız dersin diye, birkaç kelam edeyim dedim Ama, anlatmaya ne kelam, ne kalem bulabildim
Sende hayat ne kadar zor olsa da caziben yeter Senin güzelliğinden ayrılmak, ölümden de beter Senin şiirlerini değil, destanını yazmak isterdim Onu ecdadımız yazmış, bende yaşatmak isterim
O dil beste cazibeliğini görür, lâkin anlatamam Çünkü seni anlatan lal ü güher lehçeni bilemem Ben de senin cazipliğine kapılan bir Mecnun’um Sana âşık olanlardan ne ilk, ne de sonuncuyum
İlkin surundan gedik açıp, sonra da dışarıya taştın Anadolu`dan gelenlere yedi tepende mesken açtın Sonra da sayısız insana, Halil İbrahim sofrası açtın Altın olan o taşın toprağından da bereketler saçtın
Ne hoşgörülüsün ki her çeşit kulu bünyene alırsın Ne kutsalsın ki içinde çeşitli mabetleri barındırırsın Öyle vefalısın ki nice vefasızları içinde barındırırsın Öyle şanlısın ki tarihini altın harflerle yazdırtmışsın
Yeşille mavi içinde gizlenmiş, bir nazar boncuğusun Allah seni kem nazarlardan, sonsuza kadar korusun Anneler seni fetheden misali yeni Fatih’ler doğursun İnşaallah, bu şan ve şerefle ebedi milletimin olursun
Öncekiler gibi ben de birkaç günlüğüne misafirindim Misafirliğim bitti bitecek, ama daha sana doyamadım Sevgini yüreğime koydum, fakat kendini koyamadım Çünkü seni içime değil, tarih sayfasına sığdıramadım
Bunca verdiğin nimetler ve gösterdiğin güzellik yeter Çok şey istemem, dünya ve ahret mekanım ol yeter Ben seni içime sığdıramadım, sen beni içine al yeter Sen, kendini ne de çok sevdirdin, gönlümde ol yeter
Bayram Tunca
|