fiogf49gjkf0d Eleştirmen ile yazar: Kedi-fare oyunu
Yazar açısındansa ortada ikilemli bir tablo mevcuttur. Bir yandan egonun üstün baskısı sonucu eleştirmene gizliden gizliye duyulan öfke, ama öte yandan da “reklâmın kötüsü olmaz” şiarının bilinçaltında durmadan çaldığı tamtamlar. Aslında keşke, eleştirmen, yapıta getirdiği bütün çözümlemeler, eksik bulduğu noktalar, kurgusal düzeyde yakaladığı naifliklerin yanında, sözü “ama tüm bunlara karşın yine de…” diye bitirebilse. Ama yapmaz. Okları hangi hızla savurmaya başladıysa o hızla devam eder hergele.
Tamam, eleştirmen de yazdıklarıyla bir bakıma egosunu tatmin eder. Ama hangi egoyu? Eğer kişilikli ve önyargısız bir eleştirmense, birikimi, görenekleri, zekası ve öngörüleriyle oluşturduğu o eşsiz hazine, hiçbir kişisel çıkara yaslanmayacak ölçüde vakur bir anlam taşır. Bu açıdan, eleştirmenin yazarla kedinin fareyle oynaması gibi dalaşması, olsa olsa edebî hayata güzel bir boyut katar.
İyi de, yazarın söz hakkı yok mudur? Pek yoktur. Çünkü yazar zaten söyleyeceğini daha baştan, yapıtıyla ortaya koymuştur. Gerisi, arenadaki aslanların çarpışmasından ibarettir ki, yazar bu sürecin sadece dışarıdan -biraz da ürkerek bakan- seyircisidir.
Aslında bu durum -ya da konum- en çok yazarın işine gelir. Öyle ya, yazdıkları okunmuş, irdelenmiş ve üzerine sözler söylenmiştir. Daha ne olsun! Hem eleştirmenin bir tek sözüyle hayatı kararmış kaç yazar vardır ki?
Hal bu olunca, bütün ömrü lunaparkın dışında salıncak seyretmekle geçen sıradan okur da, kendisine sunulan tanıtım yazılarıyla avunacak, çok çok okuduklarını beğenmediğini söyleyecektir.
Yazarın ego tatminine gelince... Eleştirmen bu konuda ne kadar dürüst ve vakursa, yazar da o derece fetbazdır. Kitabını veya yazısını yayımlar, reklâmını yaptırır, imza günü kovalar, şiir matinelerine gider, festivalden festivale koşar, yapar da yapar.
Dilediği yerde, dilediği kişiyi mahkûm etme şansına sahiptir. Çevresi geniş olduğu için hayranı da boldur.
Ama eleştirmen, elindeki tüm donanıma rağmen bu şanstan yoksundur. Eleştirir, sonra da köşesine çekilir. Kimsenin aklına bir eleştirmenden görüş almak gelmez. İyi ki de gelmez. Aksi halde, yapıtın özünden çok, egolar savaşına tanık oluruz.
Cihan Oğuz |