ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
| | |
|
ReFractoryhell
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 27.Mar.2006 Pzt 21:48:36 ***Küçük İskender*** |
| Küçük iskender...Bilmem kaçınız bilirsiniz bu adamı.Yazılarında ve gerçek hayatında uçuk kaçık bir tip.Birkaç kitabını okudum ve internetten üzerinden de birkaç yazısına ulaştım.Farklı bir tarzı ve üslubu va adamın.Yazılarınıda okursanız anlarsınız zaten kolaylıkla nasıl biri olduğunu.Sizlerle paylaşacağım birkaç yazısını okuyupta beğenirseniz burayı tıklayın
Pesimist
"Yüzünün yarısını bana vereceksin!" Yüzümün bir yarısı intihar eden sevgilimin peşinden gitti. Öte yarısı film artisti olmak için evden kaçtı.
-"Ellerinden biri benim olsun!" Ellerimden biri en büyük aşkımın saçları arasında kayboldu. Ötekisi hapse girdi.
-"Çocukluğunun en güzel günlerini bana armağan et!" Çocukluğumun en güzel günlerinden bazılarını kurtlar yedi. Geri kalan kısmını ise çocuk esirgeme kurumuna bağışladım.
-"Umutlarının aynısından bana da ısmarla!" Umutlarımın bir kısmından hüznüme şahane bir sos hazırladım. Arta kalan kısmını evlatlıktan reddettim.
-"Hiç kimsenin bilmediği yerlere gidelim!" Hiç kimsenin bilmediği yerlerin bir bölümü düşler altında kaldı. Diğer bölümlerin inşası sürmekte.
-"Herşeyini bana anlat!" Herşeyimin bir parçasından trajedi imal ettiler. Boşta kalanlarını da sucuk yaptılar.
-"Kalbinin temizliği için gündelikçi olabilirim!" Kalbimin temizliğinin bir katıyla uzayın sonsuzluğu ilgileniyor. Öte katlarında zaten belalı yalnızlıklar yaşamakta.
-"Hiç ayrılmayalım!" Ayrılıkların çoğunluğu ruhun iklim şartlarından: Sen karasalsın, ben ılıman. Ayrılıkların azınlığı bitki örtüsünden: Sende kaktüsler var, bende plastik vazo çiçekleri.
-"Saçmalıyorsun artık!" Saçmalıklarımdan kimisini hayattan aldım. Kimisini alkol sanıp içtim.
Sen iyisi mi üstüne basacağın bir mayın bul ve beni unut!
| |
ReFractoryhell
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 27.Mar.2006 Pzt 21:58:06 |
| b i r i a m b u l a n s ç a ğ ı r s ı n
Gecenin hız sınırına yakınken durdurdum bedenimi kaportada eski bir damadın çamura bulanmış papyonu arka koltukta gözyaşlarına boğulmuş bir gelinlik vardı; mart ayının soğuk bir salonuydu; vites pedalının dikiz aynasına yansıyan o gelişigüzel, akıl almaz komplo teorileri kapsamında göğe yakın olmaktan, yere bakmaktan biraz yorgun düşmüş bir zürafa gibi, boşluğun zarif şiddetli menfaatine sokuldum. Kipti. Emir kipiydi yağan yağmur altında sana geç kalmış senden yana saçmalamış bir âşık tanımıyla şehirlerarası yollarda şu iki saatin bilançosunu çıkartmak, bilançoyu kanlı bir keser kimliğiyle, kelebek camının aralığından aşağı bırakmak. Zordu. Aşağı bırakmak zordu. Çünkü, mart ayının soğuk bir salonuydu!
Bilirdin, ben daima büyük iddialara girerdim, örneğin tanımadığım bir adama jean tardieu den bir replik ezberletmek, çıplak bir kadını az daha soymak, az daha soymak, bir şeftaliyi soya soya çekirdeğine inmek gibi, kadının çekirdeğine, kadının azınlık tarafının esir kamplarında aşağılanan ilkelerine inmek gibi, indiğin noktadan yeniden göğe yakın bir zürafa gibi yere bakmaktan yorgun bir bahisçi, bir bahis cismi, çekilen kart, atılan zar, kırılan lades kemiği gibi, o her şeyi berbat eden gibiler gibi, Zordu. Sana ulaşmak zordu. Çünkü, mart ayının soğuk bir salonuydu! Gerçek, bahaneler arkasına saklanmaya hazırken, gerçek, tam da buydu!
Bir sadakate muavin, bir anlayışa esir, bir intikam zaferine sahip olmanın, olabilir görünmenin, karşı şeritten gelen tır şoförüne göre anlamı yoktu; o büyük buluşmayı kutsayan, kutlayan ve için için kıskanan klakson sesleri; vaovvvvvv, vaovvvvvvvvv, diye geçen kamyonların arasında sıkışmış 78 model tek kapılı siyah bir BMW ile acelenin içine sıkışmış çok eski bir katil ile çıplak bir kadını az daha soymak, az daha soymak, bana dokunan, bana temas eden buydu! Ulaşamamanın, doğruyu söyleyememenin, itiraf edememenin sıkıntısını aşağı bırakmak. Zordu. Çünkü, mart ayının soğuk bir salonuydu! Asfaltta patlayan lastik, bir çocuğun elinden kaçırdığı, ağlayarak seyrettiği bir bayram balonuydu! Bilirdin, ben daima büyük iddialara girerdim, örneğin seni sevmek, seni dünyanın yedi harikasından herhangi birinde yüzünden jiletle işaretlemek, indiğin noktadan yeniden göğe yakın bir zürafa gibi arabanın attığı her taklada sana yaklaşıyor olmanın sevinci arabanın attığı her taklada sana yakışıyor olmanın ürpertisi. Zordu. Çünkü, mart ayının soğuk bir salonuydu. Çünkü hayat,
ölümün insana oynadığı en trajik, en mükemmel, en acımasız oyunuydu.
Senin için ölüyordum. Durum buydu!
| |
ReFractoryhell
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 27.Mar.2006 Pzt 21:59:45 |
| h e r k e s s e v g i l i s i n i m u t l u e t m e k i ç i n ı s s ı z a d a y a d ü ş e r
Sana söz veriyorum; bu gece herşey çok farklı olacak: Örneğin beni dövmene müsaade edeceğim. Bir gözümü de çıkartabilirsin. Yalnız, kemik kırma konusunda kararsızım. Kemiklerim bana lazım
Sana söz veriyorum; bu gece herşey çok farklı olacak: Örneğin evi yakabilirsin. Yangın, mahalleye yayılmadan kaçmayı başarabilirsek, sana o istediğin uyduyu alacağım.
Sana söz veriyorum; bu gece herşey çok farklı olacak: Örneğin içip içip dağıtabilirsin. Ama kustuğun küvette kusmuğunla yıkanmam için ısrar etmeyeceksin.
Sana söz veriyorum; bu gece herşey çok farklı olacak: Örneğin içkine buz yerine eskimo da atabilirsin.
Sana söz veriyorum; bu gece herşey çok farklı olacak: Dilediğin kadar bağırarak şarkı da söylebilirsin. Bütün apartmanı silah zoruyla koroya almamak şartıyla.
Sana söz veriyorum; bu gece herşey çok farklı olacak: Canının çektiği yemeği de pişirebilirsin bana. Yalvarırım, baharat olarak kepeklerini kullanma!
Sana söz veriyorum; bu gece herşey çok farklı olacak: Çılgınlar gibi sevişebiliriz de. Ancak seyretmeleri için aileni çağırmaman koşuluyla. ( Bilet kesmen de cabası! )
Sana söz veriyorum; bu gece herşey çok farklı olacak: Gribal enfeksiyonumuz esnasında aynı kâğıt mendili, aynı ilaçları ve aynı doktor tacizini kullanacağız.
Sana söz veriyorum; bu gece herşey çok farklı olacak: Ev sahibine kira karşılığında sümük koleksiyonunu, bakkaldaki veresiye karşılığında dolmuş elektrik süpürgesi torbalarını, telefon borcu karşılığında kafaderini, diğer faturalar karşılığında ise istikbalini elden çıkartabilirsin! Benim kirli iç çamaşırı portföyüme dokunma sakın!
Sana söz veriyorum; bu gece herşey çok farklı olacak: İdrar ve kan tahlilleri için, öpüştüğümüz ağızlarımızı kullanacağız. Evimize misafirliğe gelen en yakın arkadaşımı doğrayıp leğen yapmana da kızmayacağım. Ama eski sevgilimi çamaşır makinesinde yıkama fikrine şiddetle karşıyım.
Sana söz veriyorum; bu gece herşey çok farklı olacak: Beni hecelerime ayıracaksın.
Sana söz veriyorum, bu gece herşey çok farklı olacak: Maça iyi hazırlandım.
Sana söz veriyorum, bu gece herşey çok farklı olacak: Aşırı pozitifim; bütün her yer A-Rh(+), dekoratif bir renkle şenlenecek. Bıçakları, makasları, törpüleri ve salata kepçelerini bileylettim.
Bugün seninle yıldönümümüz sevgilim! Söktüğüm bir ayak tırnağımı armağan edeceğim sana ve senden alt dudağını kesip, bana armağan etmeni bekleyeceğim. Mutlu yıllar sevgilim!. Az önce kötü vurmuş olabilirim, evet!. Ona kadar sayıyorum şimdi ve kalkmazsan eğer kendime yeni bir sevgili bulmak için gardiyana sesleneceğim:
-"Heey! Görüşme bitti!. Bir geceliğine sevgilim benim yerime delirebilir mi?!"
| |
ReFractoryhell
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 27.Mar.2006 Pzt 22:13:20 |
| l i l â
içi hava dolu ağır vücutlar yükselirken patlayan elektriğin itimat ettiği mahluklar suyun döndürdüğü nehrin vals kıyısında tığla örülmüş kızlar korosu önünde küçük çocuklar pişirecekler acıkmış cinlere ve mevsime sözü geçen dolunay savurarak rüzgâra ölümün ih(ti)mallerini cesedimi yeryüzüne peşin ödeyecek!
eski caz cinayetinden beri suçsuz tutsağım kaç şüpheye ikram edilerek üzüldüm üzüldüm mü ay erir de akardı dünyaya tutunup, karnı doyan cin artık çocuklara masal olurdu. karnı doyan cin artık çocuklara engel olurdu. bir postacı gibi gelirdi gece boş bulunup kötü haberler yazardı mektuplarda imzasız, ürkütücü fazlaca bizden ve esaretten sözeden keşfettiği toprak kendisinden daha fazla ilgi çeken fakir bir kaşiftim o dönmedolap kentinde: ilk cin, içi hava dolu ağır vücutlar yükselirken içi sonbahar dolu bir sevgili gibi karama vururdu! yüzümü bir kez sır verdiğim ayna ah ayna yüzümü alıp nehre kaçardı, nehir aynada kururdu!
yalandı küçük çocukları kandırıp benim yediğim eğer yüzüyorsam yalnızca derilerini üşüyeceklerse bir vedada iyi üşüsünler diyedir!
ve eğer leylakların işine son veriyorsa aşk taklitlerinden sakının diye! mesela o limanın canlı hikâye sarrafı mesela o belli belirsiz himaye mesela gözlerine kurşun gibi sürülen o bordo o ikiz kardeşim ölümsüzlük ve nükseden ormanlarım ve o nükseden ormanlarımda bir davetsiz bıçakmışcasına beden denilen kınından çekilip hayatına saplanan ruhum ve o döne döne, tülleri omzuna çekiştirerek gelen rüzgâr olsun, sonbaharda gözkapaklarım dökülürmüş, ne çıkar!
unutulmuş bir meleğin güncelerinde geçmiş adın ilk kez sana lilâ demişler sen lilâ olmuşsun lilâ rengi bir leopar lilâ rengi bir cengâver lilâ rengi bir enderun kenti olmuşsun sana ölmeye gelmiş sevenler ve bilgeler kalpleri kaşık fikirleri su; bir bedevî diz çökmüş dip akıntılarında sana lilâ demişler lilâ diye çağırmışlar sen lilâ olmuşsun bir lir, bir kemanı, gece olunca kıskanırmış yalnızca
tanrı her kış başlangıcında bir melek kurban edermiş kendine sen: elleri mücevher olan sen: bakışları vaaz olan sen! hep bir başkalarında hep bir başka olan tanım! seni severek seni daima ben tanımladım! ne samansarısı ne annabel lee ne elsa ve eğer senin hakikaten bir adın varsa ve eğer senin bir adın olacaksa bundan sonra ben bir şair olarak taşıdığım bu şerefli adı
bir sana bağışladım!
bir sana bağışladım ben bir sana tasvirimi sen o çılgın gibi dörtnala atların sürdüğü faytonla cehenneme yetişmek zorunda olan! sen o mahşeri tokatlayan güzel ****pu! sen o kalbimin tekrarı çıban! sen o yatağımda üstünde seviştiğimiz çarşafla boğduğum zencefil kokan, kekik kokan, pamuk kokan oğlum!
ne samansarısı ne annabel lee ne elsa ve eğer senin hakikaten bir adın varsa ve eğer senin bir adın olacaksa bundan sonra da ben bir şair olarak taşıdığım bu sefil adı
bir sana bağışladım! bağışla beni çocuğum lilâ! bağışla beni! hiç değilse bugün, bir sen bağışla!
| |
ReFractoryhell
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 27.Mar.2006 Pzt 22:19:19 |
| k a n l ı m a s a l
aklım, haklıyım, et firarını!
ovdun ve okşadın beni çıktı içimdeki cin; ondan ölümümü diledin.
mayıstı.
seni o yüzden bağışladım! ben en çok mayısta su içerim derinim balık kaynar derinim kanımı kaynar ben en çok mayısta öne eğerim başımı içimden felçli bir göçebe gökyüzüne bakar.
avuçlarımda yaralı kelebek taşımayı mayısta öğrenmiştim; ve teraslarda bach dinlemek en çok mayısa yakışırdı ve kim bilir mayıs artık en çok senin tanrılarına yakışır tiril tiril bembeyaz bir giysiyle rüzgârda ayakların çıplak öyle başın öne eğik yıllarca o boş terasta durmak
kartpostallardan tanıdığın bir şehri düşünmek gibi bir yaraya kabuk olmayı kabullenmek gibi eksik, yarım, farkına varmaktan kaçınılan tam tam yaza girecekken yazın omzuna yüzünü dayayacakken çekip giden ayaklarının altından o son sığınak terası da acılarının veliahtı bach ı da çekip gitmiştir işte, yalnızca gitmiştir yani.. anlıyor musun.. mayıstı..
seni o yüzden bağışladım!
bir sesim vardı gölgenden ikmale kalan biliyorum, büyük çocukluktu birbirimizi sevmemiz cesaret işiydi, delikanlıcaydı, bu korkunç sevgide yanlışlarımızı yeniden keşfedişimiz el deymemiş yalnızlıklara kalkışmamız yalnızlıklarımızı değiş tokuş etmemiz
bu evcilik oyununda bile duldum hatırla sana dizlerimi sana tabi bileklerimi ve topuklarımı sundum; çevirdikçe bedenini ruhunun radyo dalgalarında cazdı, bluesdu, klasik kemandı, klasik aştı boktu püsurdu hatırla, senin gözlerin çokulusluydu senin gözlerin ham kadınsızdı çamurdandı ağzımda getirdiğim karsuyunu kalbine kaçırdım! ovdun ve okşadın beni çıktı içimdeki cin yatağa döküldü yatağıma döküldün yatağına döküldüm ve ben bu sonsuz savruluşta o gece bütün eski sevgililerimden ince ince söküldüm!
senin oldum!
ihanetinle pislenen küçük dolaşımımdaki kanla karalar çekerek ölümsüz kirpikdiplerine senin senin mahşer atlısı dudaklarına en çok da dudaklarına sokuldum! üşüyordum, üstüme doğru çekip o kedi dudaklarını bir tay sığınırmışcasına anasına bana ölünle uyudum! anlıyor musun.. işitiyor musun.. cesedine yeni baştan hayat verebilmek için ihtiyarladım.. ihtiyarladım.. ben zaten kendimi aşklarda hep kalkışılınmış müthiş intiharlarla yaraladım! koştum sürekli bir hüzünden bir tersliğe dokunarak koştum
bazı sevdalarda hafızasını kaybeder ya insan telaşlanır, ağlar babasını sorar çevresindekilere öldüğünü bildiği halde adını unutur, yolunu kaybeder oturduğu evin bir titreme gelir yerleşir ya ortasına mayısın bir dikilir bir çöker ya kalbine secde eden intikam tam tam yaza girecekken yaza bir ekmek bıçağı tutuşturacakken sapı plastik kötü bir ekmek bıçağı -geri döner.. döner değil mi.. diye birkaç kırık sözcük.. buruşuk.. -öldürürüm o zaman, kurtulurum.. deyip sustuğun -kaçarım sonra, kimse sormaz.. deyip yığıldığın nisandan hazirana doğru bir su kayakçısı gibi süzülürken mayıs, ah bach!
ah benim bir kangurunun cebine yerleştirdiği yavrum! talanım! artanım! eksik kalanım! yarım kalanım!
nasıl yedirirdim ihanetini kendime o dev hisle sen mayıstın ben mayıstım herşey ama herşey elele mayıstı seni o yüzden bağışladım!
uzanıp topraktan çıkarttın beni tozumu sildin, hohladın, parlattın ovdun ve okşadın beni çıktı içimdeki cin; ondan -gidecektin, mecburdun, hepsi gibi- affını diledin.
mayıstı. mecburdum. seni o yüzden bağışladım!
| |
ReFractoryhell
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 27.Mar.2006 Pzt 22:24:12 |
| m o n o l o g m a k e t i
Suçu benim üstüme at: Zamanlama hatası derim. Suçu benim üstüme at: Batık gemilerin de bir rotası olduğunu saklarım. Suçu benim üstüme at: Taşa inanan bir tanrı parçasıydı derim. Suçu benim üstüme at: Aşk değildi o; yalnızca bir isim benzerliğiydi diye söylenirim. Suçu benim üstüme at: Örgütlü kalp ağrılarıydı derim. Geceleyin arkadaş evine sığınan ağır yaralı bir militan kadar güzeldi derim. Suçu benim üstüme at: Yaz sıcağında kasıklarından yükselen ter kokusunu parfüm niyetine kullanacaktım, demem.
yatağını çıyanlarla süslerdi. akşamları yatmadan bir ikisini atıştırırdı. tehlikeli kesikti. tehlikeli kesikler gibi sevişirdi. eve bir giyotin almak isterdi hep. fazla arkadaşlar için. fazla gözyaşları için. fazla laubalilikler için. islamiyet ten önce Kabe de duran üç puttan biri oydu, biri ben. öbürkünden arada bir şifreli mektuplar alırdık. mektuplara gülerdik biz. mektuplara gülmekle geçerdi vaktimiz. mutluyduk. cahildik ve bununla mutluyduk.
Suçu benim üstüme at: Biz, biraraya geldiğimizde anlamlı bir kelime oluşturan iki heceydik -- bunu itiraf etmem. Suçu benim üstüme at: Evet, aramızda kronolojik bir sıralama vardı duygular açısından. Şiddetin yolaçtığı her türlü maceraya düşkündü o. Yara kabukları biriktirirdi. Açıksözlülük biriktirirdi -- ağzımdan alamazlar. Suçu benim üstüme at. Suç beni bağlamaz. Suç bana çarpmaz.
jilette pusu kurmuş yılandı. ( galiba infilak etti. ) yılanın kirpiklerine bulaşmış asitti. ( galiba punk. ) horizantaldi. ( şüphesiz prozac efsanesiydi. ) bütün anlamları bataklıktı. ( tut ki, boşlukta dinozordu. ) kâh çokluktu, kâh eksiklikti. ( aritmatiği zayıf. ) ucuz atlattığım bir cinayet girişimiydi. ( ahlakı pekiyi. ) saçma sarı mdı. ( her renk bir diğerini gölgede bırakır. ) marjinal ela mdı. ( sırra kadem basan hatıralarla avunurdu. ) piercing prensi mdi. ( çoğu kere, uzak gemi lodosu. )
böcek tarlam! bana hiç değilse bir mail at. japon kâğıt kaplama sanatım! hayatta mısın? geceleri kanımı emmekle bahtiyar olan sivrisineklerle var mı bir akrabalığın, yakınlığın?! son sigaram! iyi misin? chatte misin? hangi odada? alo?! orada mısın? suçu benim üstüme at, op umu geri al.
canım! asl pls
| |
Evangeline
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 28.Ağu.2006 Pzt 19:48:27 |
| fiogf49gjkf0d Benim göz atmamı tavsiye ettiğin siteye bugün girip birazcık kurcalama fırsatı buldum nihayet (:
Ben de okuduklarımdan bir kaçını açtığın bu başlıkta paylaşmak istedim Ref Ref...
" kükreyen bir hevesle çatırdarken hayatın boşluğuna yayılmış hayal müsveddeleri, hasretine mahsur kaldım hasretinle mahçup kaldım ey sevgili. biliyordum, uzaklara giden biri artık korkaktır. altındaki attan, üstündeki gökten, hatta içindeki acıdan bile korkar. betonun alkol koktuğu, alkol soluduğu saatlerde biliyordum, uzaklara giden biri artık noksandır.
çağrışımlar... çağrışımlar... çağrışımlar... ancak ölüler mektup yazamaz, bil bunu! biliyordum, uzaklara giden biri artık insandır geride kalanın dudaklarına çok dikenli, çok bencil bir ıslık yapışır.
o ki, azaptır. çok dikenli, çok bencil ıslıklarsa en fazla kanayan kanarken de akıllanan titrek dudaklara yakışır!"
K.İSKENDER
Fizik atomun kalbini kırdı: Hirosima´yı yarattı Biyoloji, genin kalbini kırdı: Robotu yarattı Medya, insanın kalbini kırdı: Magazini yarattı Ekonomi, sosyolojinin kalbini kırdı: Yagmacı toplumu yarattı Kimya, otun kalbini kırdı: Eroini yarattı Siddet, onurun kalbini kırdı: Tevazuyu yarattı Ask, hasretin kalbini kırdı: Cep telefonunu yarattı Cinsellik, bedenin kalbini kırdı: Cocugu yarattı Tuketim, ihtiyacin kalbini kırdı: Reklamı yarattı Hak, tutkunun kalbini kırdı: Hayatı yarattı Seytan, tanrının kalbini kırdı: Intikamı yarattı Bencillik, ihtirasın kalbini kırdı: Özensizligi yarattı Cehalet, cazin kalbini kırdı: Kurguyu yarattı Dogum kontrol hapı, heyecanın kalbini kırdı: Pornografiyi yarattı Kudret, felaketin kalbini kırdı: Iyiligi yarattı Renk, imkansızlıgın kalbini kırdı: Uzayı yarattı Sürat, dostlugun kalbini kırdı: Ölümü yarattı Akıl, sizofrenin kalbini kırdı: Sanatı yarattı Oksijen, kanin kalbini kırdı: Kanseri yarattı Özen, arzunun kalbini kırdı: Suskunlugu yarattı Gercek, yalanın kalbini kırdı: Kehaneti yarattı Alısılagelmis, cılgınlıgın kalbini kırdı: Cinneti yarattı
Sen ,.. sen, kalbimi kırdın: Beni.. beni yarattın !
k.iskender
| |
Evangeline
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 12.Eyl.2006 Sal 17:26:20 |
| De gülüm
De gülüm! De ki: ela bir günde geleceğim İstanbul darmadağın olacak, saçlarım darmadagın.
Hepsi, darmadagın! Üzülme gülüm! Toparlanacağız, birlikte, Ayağa da kalkacağız, yürüyeceğiz de gülüm Hem de çelikten toprağını dele dele hayatın! De gülüm! De ki: bitmiştir umut, bitmiştir Sevgi, bitmiştir güven! güven bana gülüm! Sana bitmemişliği öğretecek, tattıracaktır Hasretten - hakikaten - ten değiştiren yüzüm!
Göreceksin gülüm! Bekle! Hırslarımız, acılarımız gitgide ihanetlere Hainlere, ezilmelere alışacak.. Göreceksin - sevinçten ağlayacaksın gülüm - ki İşte o vakit bana -doğrudur!- Şair olmak, seni sevmek pek çok yakışacak!
Bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var, Sokaklar var, kediler! İnan bana gülüm, ölüm yok bir tek! Ölüm yok bize! Ölüm inananlar için sessizce Kara kaplı kitaplardan çıkartılacak.. Göreceksin gülüm! Bekle! Göreceksin! Artık hiçbir insan, hiçbir kavga ve hiçbirimiz Bu dünyada, yapayalnız, umarsız kalmayacak!
k. iskender
| |
HayaI
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Ara.2006 Cmt 16:56:28 |
| fiogf49gjkf0d Telefon Trafiğinde Hurma Ağaçları
İyi akşamlar efendim, biz Yalnızlık Gazetesi nden arıyoruz, bir sorumuz olacaktı, cevaplayabilir misiniz?!" -"Şu an meşgulüm, bileklerimi kesiyordum, daha sonra belki.."
-"İyi akşamlar efendim, biz Türk Dili ve Atraksiyonları Kültür Dergisi nden arıyoruz, bir soruşturma için rahatsız etmiştik sizi.." -"Şu an yoğunum, Ten Dili ve Sefaleti üzerinde çalışıyorum, boşaldıktan sonra belki.."
-"İyi akşamlar efendim, biz sizi Aydınları Koruma Cemiyeti nden arıyoruz, bir panel için acaba.." -"Şu an boşluktayım, fikir birliğine girdikten sonra belki.."
-"İyi akşamlar efendim, biz sizi Yurtta Sulh Partisi nden arıyoruz, "emperyalizme hayır" imza kampanyası için sizin de adınızı.." -"Şu an adımı değiştirmek için mahkemeye başvurdum, adalet yerini bulduktan sonra belki.."
-"İyi akşamlar efendim, ben telefonunuzu bir arkadaşımdan aldım, belki bu gece başbaşa bir yemek ve ardından çılgınca bir.." -"Şu an cinsel kimliğimi bir yakınıma ödünç verdim, iade ettikten sonra belki.."
-"İyi akşamlar efendim, ben Zırtpırt FM den arıyorum, şaka yapmak istediğiniz bir tanıdığınız varsa eğer.." -"Şu an kimseyi tanımıyorum, birileriyle tanışır tanışmaz belki.."
-"İyi akşamlar efendim, biz Halkların Kardeşliği, Etnik Özelliklerin Enişteliği, Kültür Mozaiğinin Görümceliği Vakfı ndan arıyoruz, bir akrabalık açılımı ve fraksiyonu bazında kim bilir sizin de.." -"Şu an hayatla ters temas halindeyim, düz temasa geçtikten sonra belki.."
-"İyi akşamlar efendim, biz sizi TNT adlı yerel bir televizyon kanalından arıyoruz; globalleşmenin tartışılacağı bir müzik-eğlence programına konuk.." -"Şu an ergenlik çağımdan yeni çıktım, kurulanıp giyineyim, ben sizi ararım .."
-"İyi akşamlar efendim, yayımlanan son kitabınız hakkında birkaç eleştirim olacaktı, acaba siz neden.." -"Şu an çatladım, su sızdırıyorum, telafisi mümkünse telafi edip size dönerim.."
-"İyi akşamlar, beni terkettiğin günden beri mutlu musun, bunu öğrenmek için aramışt.." -"Şu an yeryüzündeyim, gökyüzüne gittim mi, ben sana bol melekli bir mektup yazar, herşeyi tek tek açıklarım.."
Küçük İskender
| |
HayaI
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Ara.2006 Cmt 17:02:17 |
| fiogf49gjkf0d Hayatın zaman zaman patakladığı âşıklardık biz: Ölen sevgilimizin arkasından mutlaka bir hayvan edinir ya da çiçek yetiştirirdik onun adını verdiğimiz. Tembellik hakkını kullanan özgürlüğü anarşizm, kıskançlık kisvesindeki hiddeti karasevda, dostlarımızı aramamayı hasret sanırdık. Uzak tatil kasabalarında akşamüstleri güzel kızların kalçalarına bakarken devrim yapma planları kurardık; şahaneydik! Herkes uyuduktan sonra girdiğimiz chat te, olmak istediğimiz lakap ve yaşla, fazlasıyla derin ve ahlaksız arkadaşlıklar peşinde, sahte kimliğimizin coşkusuna da kapılırdık. Yalanlardan oluşmuş, devasa bir doğru abidesiydik hepimiz teker teker.
Ağaçtaki elmadan daha mutsuzduk! Ağaçtaki elmadan daha da mutsuzduk aslında! Kin tutmak, bir duygudan bir efsane yaratmaktır.
Küçük İskender | |
| | |
| |