|
|
Örneğin, İstanbul Çağlayan da yapılan mitingde şöyle diyor: "Üniversiteleri çökertmek, günahtır diye don üzerinden iğne yapan tıp profesörleriyle kadrolaşmalarını tamamlamak, çağdaş eğitimin yerine, yaradılışla simgelenen hurafeleri getirmek, gençleri, laik cumhuriyet yerine, İslami yönetime sürüklemek için her türlü parasal kısıntılar, baskılar en üst düzeye varmıştır." (Ses kaydı ve kendilerinin dağıttığı konuşma metni var.) Belli ki, hükümetin kadrolaşırken neler yaptığını anlatmaya çalışıyor. Yaratılış teorisi konusundaki yaklaşımı ve hurafe demesi kendi düşüncesi. Ancak günahtır diye don üzerinden iğne yapan tıp profesörleri ne dikkat çekmesi biz gazetecileri yakından ilgilendiriyor. Konuyu, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere değişik üniversitelere sorduk. Ancak kimse böyle bir profesör var diyemedi. Kendisi de profesör olan Saylan a tekrar dönüp İsim verebilir misiniz? diye sorunca, gazetemizle ilgili gün görmemiş düşüncelerini söyledi. Buna rağmen muhabirlerimiz yine mesleklerinin gereği ÇYDD nin bütün programlarına gidip yapılanları ve söylenenleri ayrıntılarıyla haberleştiriyor.
Hukuk devletinde bazı haberlerin mahkemeye taşınması gayet doğal. Bazı insanlar karşılarında yandaş bir topluluğu görünce öyle cümleler sarf ediyorlar ki inanılır gibi değil. Vatan, millet, din, inanç gibi toplumun sinir uçlarına dokunan rahatsız edici şeyler söyleniyor. Türkan Saylan la ilgili bu çerçevedeki bir haberimiz mahkemeye taşındı. Yargı sürecini kaleme alan bir gazeteci, haberimizle ilgili bazı eleştiriler getirdi. Diyor ki; "Saylan ın konuşması teypten deşifre edilirse Zaman daki habere başlık olan Çocuklarımızın namaz kılmasını değil, bale yapmasını istiyoruz diye bir cümle kesinlikle bulunamaz!" Elimizdeki ses kaydında mevcut olar bu cümleyi Türkan Saylan, konuşmasının son bölümünde sarf ediyor: "... Türkiye Cumhuriyeti nin bölünmesine, ırkçılığa yönelmesine, insanların farklılıkları nedeniyle öldürülmesine ve bu güzel ülkeye binlerce yıl öncesinin Arap ve İran âdetlerinin gelmesine karşıyız. Biz çocuklarımızın, kızlarımızın, erkeklerimizin sıralar üzerinde namaz kılmasını değil, bale yapmasını istiyoruz. Biz inancın insanların iç dünyasında olmasını istiyoruz..." Saylan, 5 kısa cümle daha kurup konuşmasını bitiriyor. Sormadan edemiyoruz; acaba deşifre kaseti mahkemenin eline tam olarak sunulmadı mı?
İkinci eleştiri ise, "Biz Türkler hep akınlar etmişiz; yakmışız, yıkmışız." sözlerinin önünün kesilmesi ile ilgili. Türkan Saylan, bu sözler için Demirtaş Ceyhun un Ah Şu Göçebe Türkler kitabından esinlendiğini belirtiyor. Haberde bu cümle yer almadı. Ancak bu cümlenin eksikliği, anlamın bozulmasına neden olmuyor. Konuşmacı, Şimdi kendi yaptıklarımızı yıkıyoruz. Nedir bu alışkanlık? Biz yakıp yıkmak için var değiliz. diyerek esinlenmeyi sahiplenmeye dönüştürüyor. Bu konuşmanın yapıldığı dönemde AKM nin yıkılıp yıkılmaması konusunda herkesin farklı görüşü oldu. Ancak biz Türkleri kimse bu özellikleri (!) ile gündeme getirmedi.
ÇYDD Başkanı, kendisi gibi düşünmeyenlerin değerlerini ve etkinliklerini anlatırken ilginç cümleler kuruyor. Şu cümleler onun: "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ndaki ulusal coşkuyu gölgelemek üzere, aynı tarihlerde, yöneticilerin ve siyasetçilerimizin katılımıyla Kutlu Doğum Haftası şovları yapılarak Cumhuriyet ten intikam alınmaktadır." Bu ülkede Kutlu Doğum etkinliği yapanları Cumhuriyet ten intikam almayla suçlamak anlaşılır gibi değil. Çünkü, 23 Nisan da, Peygamber in doğumu da bu milletin kutsalıdır. Mahkemelik olan haberimizde, Muhammed ismi üzerindeki ironi tartışmaya değer nitelikte. Çağdaş müzik topluluğunu yöneten Muhammet Kart ın ismine dikkat çeken Türkan Saylan, "Gençlik orkestrasını yaratan ve yöneten arkadaşımızın ismi Muhammet. Düşünebiliyor musunuz bu ironiyi?" diyerek sürdürüyor konuşmasını. İroniden sonra gülüşmeler ve alkış sesleri geliyor salondan. Ses kasetimizde bunlar da var. Cümlenin ilerleyen kısımlarında birlik beraberlik ve sevgiden bahsediliyor. Tabii muhabir alkış ve gülüşmelerle birlikte ironiden sonraki cümleleri yazmayarak hata etmiş. Söylenenleri salondakiler gibi anlamış ALİ AKKUŞ a teşekkür ederim bu yazısı için. |