fiogf49gjkf0d İLK TÜRK UÇAĞININ UÇUŞU
İlk Türk uçağının uçuşu, Sultan Mehmed Reşad ın 27 Nisan 1912 tarihindeki cülus töreninde yapılmıştır.
Bir Fransız Okulu olan Bleriot uçuş okulundan 1912 yılında mezun olan Yüzbaşı Feza ve Teğmen Kenan Bey, Tayyare mektebinde göreve başlamışlardı. Bu iki pilotun, Fransa dan yeni alınan Deperdessin marka iki adet çift kişilik bir uçakla deneme uçuşu yapmalarına karar verilmişti. Fakat şiddetli bir fırtına sonucu Yeşilköy de bulunan uçakların üzerindeki sundurmalar yıkılarak, uçaklar kullanılmayacak hale gelmişti. Bu nedenle alınan bu ilk uçaklar uçurulamamış, bunun üzerine birkaç ay sonra, Fransız uçak fabrikasıyla yapılan sözleşmeyle 30.000 franka yeni bir uçak satın alınmıştı. Uçağın 27 Nisan da yapılacak olan cülus törenindeki şenliklere katılması isteniyordu. 26 Nisan da pilot Gordon Bell idaresinde İstanbul a gelen uçak, Yeşilköy den havalanarak İstanbul üzerinde 45 dakikalık bir deneme uçuşu yaptı. Cülus törenine katılmak için gelen Mehmed Reşad, törenin yapılacağı yer olan Hürriyet-i Ebediye tepesine (Okmeydanı) ulaştığında, Gordon Bell tarafından kullanılan uçak da 13.20 de Yeşilköy den havalanmış, 13.30 da tören alanına ulaşarak tören kıtaları üzerinde resmi geçite katılmıştır.
İLK TELGRAF HATTI..
İlk telgraf hattı 9 Eylül 1855 yılında Edirne-Varna-Kırım arasında kuruldu. Kırım dan İstanbul a çekilen ilk telgrafta Kırım şehri olan Sivastopol un Rus işgalinden kurtarıldığı bildirilmekteydi.
İLK DEMİRYOLU HATTI..
9 Eylül 1855 yılında İzmir-Turgutlu arasında demiryolu inşaatına başlanmıştı.
DÜNYA DA İLK STANDART KANUN..
Kanunname-i İhtisab-ı Bursa (Bursa Belediyesi Kanunu), dünyanın ilk standart kanunudur. Sulan II. Bayezid zamanında, 1502 yılında yürürlüğe giren kanun o günün ilk, bugünün hala eskimemiş kanunudur.
Bu fermanda; hayvan ürünleri, türlü sebze-meyve, tuz, ekmek, sanayi ürünleri, tekstil ürünleri, tarım-tahıl ürünleri, orman ürünleri, deri ürünlerinin satışları, konulacak fiyatlar ve kaliteleri bir standarda bağlanmıştır.
Bu standartlardan bazılar şunlardır :
Çörekler : Ekmek ağırlığının yarısı olup ak undan olacak ve unun bir kilesine bir okka (400 dirhem) yağ konulacak.
Meyvalar : Kaplı (yeşil kabuklu) fındığın kaplı olarak bir okkası, bir akçeye olacak. Kapsızın 200 dirhemi, bir akçeye olacak ve mevsimi geçtikten sonra 125 dirhemi, bir akçeye olacaktır.
Sebzeler : Aş kabağına (taze kabak) 3 gün narh olmayacak. Üç günden sonra üç okka, bir akçeye olacak. Haftasında 4 okka, ikinci haftasında 5 okka, üçüncü haftasında 6 okka, dördüncü haftada 8 okka, bir akçeye olacak.
Kuyumcular : Kullanılan gümüş 80 ayardan düşük olmayacak. Altının miskali de 60 akçelikten aşağı olmayacak.
AVRUPALILARIN KAHVE İLE TANIŞMASI..
1683 yılında Viyana önlerine gelen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, şehri alacağından o kadar emindi ki, Viyana yı aldıktan sonra şehirde yapacağı geçit törenini planlıyordu. Bu nedenle, bu büyük merasimde kullanılacak eşyaları Topkapı Sarayı ndan çıkarttırmış ve yanına almıştı. Müttefik ordusunun başına Polonya Kralı Jean Sobiesky nin geçmesiyle, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa nın bütün hayalleri yıkılmış oldu. Bunun üzerine herşeyini Viyana surlarının önünde bırakan Kara Mustafa Paşa, askerleriyle beraber Belgrad a doğru çekildi. Geride kalan ne varsa Viyana yı kurtaran Polonya Kralı Sobiesky nin oldu. (bugün Topkapı da bile bulunmayan bazı parçalar Polonya müzelerinde sergilenmektedir.)
Bu sırada ilginç bir olay yaşandı :
Hazinelerin yanında çuvallar dolusu çekilmemiş kahve bulunmaktaydı. Kahve çekirdeklerini gören Avusturyalılar, gördükleri çekirdekleri başka bir şey zannederek, "Türkler meğerse keçi pisliği yerlermiş" dediler ve kahve çekirdeklerini imha etmeye çalıştırlar. Daha önce Osmanlı topraklarında yaşamış bir Viyanalı nın kahve çekirdeklerini farketmesi ve Avusturyalılara tanelerin ne işe yaradığını anlatması sonucunda Avrupalılar kahveyle tanışmış oldular.
HİÇ ÇOCUĞU OLMAYAN PADİŞAHLAR..
II.SÜLEYMAN I. MAHMUD III.OSMAN III.SELİM I.MUSTAFA
TAKVİM-İ VEKAYİ..İLK TÜRKÇE GAZETE..
İstanbul da önceleri haftalık, daha sonra düzensiz aralıklarla yayımlanan ilk Türkçe resmi gazetedir. Umur-u dahiliye, umur-u hariciye, mevad-ı askeriye, fünun, tevcihat-ı ilmiye, ticaret ve es ar olarak altı bölümden oluşan gazete Fransızca, Arapça, Rumca ve Ermanice dillerine çevriliyordu. Halkı eğitmek ve devlet kararlarını duyurmak amacıyla çıkarılmıştır (1 Kasım 1831 - 4 Kasım 1922).
1808 yılında Sultan II. Mahmud un emriyle, Beyazıt ta bugünkü İstanbul Üniversitesi nin merkez binasında (Bab-ı Seraskeri) askasındaki bir konakta kurulan, Takvim-i Amire de basılmaya başlandı. Gazete, Vakanüvis Esad Efendi nin yönetiminde, Babıali den çeşitli kamu görevlilerinin yazar kadrosunu oluşturmasıyla çalışmalarına başladı. 26 Ekim 1831 de gazeteyi tanımak amacıyla yayımlanan iki sayfalık bir broşüre göre Takvim-i Vekayi habercilik yapacak, halkı eğitecek ve devletin uygulalamalrını duyurarak bunlara uyulmasını sağlayacaktı.
Önceleri haftada bir yayınlanması öngörülen Takvim-i Vekayi ilk aylarda düzenli olarak, daha sonraları ise uzun bir süre düzensiz olarak çıktı. Osmanlı Devleti nin çokuluslu olması nedeniyle Fransızca, Arapça, Farsça, Rumca ve Ermenice olarak çıkan gazete Umur-ı Dahiliye (iç haberler), Umur-ı Hariciye (dış haberler), mevad-ı askeriye (askeri işler), fünun (bilimler), tevcihat-ı ilmiye (din adamlarının atanmaları) ile ticaret ve es ar (ticaret ve fiyatlar) olmak üzere altı bölümden oluşmaktaydı.
1860 dan sonra yalnızca resmi belge, tüzük ve duyuruları yayımlanan, 1878 de 2119. sayısından sonra yayımına ara veren gazete, 1891-92 de yeniden yayımlanmaya başladı. Ama padişahın nişan vermesini konu alan bir resmi bildirimde "nişan itası" ifadesi yerine "nişan hatası" olarak dizilince, II. Abdülhamid in buyruğuyla kapatılmıştır. II. Meşrutiyet in ilanından (1908) kısa bir süre sonra yeniden yayımlanmaya başladı ve Kurtuluş Savaşı (1919-1922) sonuna kadar İstanbul hükümetinin varlığı sona erinceye kadar yayımını sürdürdü. |